25 Mayıs 2013 Cumartesi

Masajcı Köleler

Okulda masajcı kölelerim var artık benim. Öğrencilerim beşinci sınıf yani on - on bir yaşındalar. Bu yaşlarda çok kıskanç oluyorlar. Biri güzel bir şey yaparsa hemen öteki de yapmak istiyor. Dün bir tanesi "Öğretmenim size masaj yapayım." dedi. Ardından üç kız öğrencim daha "Ben de yapayım." diye yerinden kalkarak yanıma geldi. Birdenbire etrafımı masajcılar sarıverdi. Bir tanesi "Beyin masajı ister misiniz?" dedi. Kafamı ele aldı. Bir tanesi sırtıma yapmaya karar verdi. Kalan ikisi de ellerimi aldı. Hepsi birden masaj yapmaya başladılar. Yavrularım. Çok tatlıydılar. Bendeki zevke bakın. Bir anda masaj salonuna gelmiş gibi oldum. Bir de hoş sohbetler. Benimle tatlı tatlı muhabbet ettiler. Ben de mıncıklanmaktan mayıştım. Sınıfta uyuyacaktım neredeyse :)
Canlarım benim sizi çok seviyorum. 
Öğretmenliğin en güzel, beni bağlayan yanlarından biri de bu. Çok masum oluşları. Çok saflar ve bu saflıklarını yansıtmaktan çekinmiyorlar. İçlerinden geldiği gibiler. Bana masaj yapmak istediler ve yaptılar. Sarılmak isteyen geliyor sarılıyor. Kız, erkek fark etmiyor. Daha o ayrım kafalarında çok net değil. Erkek öğrenci de olsa geliyor bir şey diyor ve sarılıyor. Bu da bana enerji ve güç veriyor. Sürekli pozitif enerji aldığınızı düşünün. Sizi de mutlu eder di mi:) 
Bazı sınıfların enerjisi yüksek oluyor. Oraya girdiğinizde sizi öyle bir karşılıyorlar ki üzgünseniz moraliniz düzeliyor. Moralim bozuksa o gün çok dersim olsun istiyorum çünkü öğrencilerim beni iyi ediyor. Yoksa düşün düşün zaman geçmiyor, tam tabiriyle kafayı yiyorsun!

Legocu Babanın Legocu Kızı Olur

Bu bir zürafaaaa...

Ada da babası gibi legolarla oynamayı çok seviyor. Hep kule yapardı. Bugün bunu yaptı ve "Bakın zürafa yaptım." dedi. Biz de çok mutlu olduk. Sanırım denk geldi ama gerçekten zürafaya benzeyen bir şeyi adıyla söylemesi çok hoşumuza gitti...

Büyüyor mu ne? ! :))


Önemli Not: Bu yazıyı dört beş ay önce yazdım fakat yayınlayamadım. Neden mi? Sebebini tam olarak bilmiyorum ama blogger sayfamdan bazen fotoğraf yükleyemiyorum dolayısıyla yazılarım bu aralar biraz gecikiyor. Bu yazımı da sizinle paylaşmayı çok istiyordum. Gecikme için affınıza sığınıyorum efem :) 

 Sağlıcakla Kalın... :)

25 Nisan 2013 Perşembe

Sen işe gitme Melahat!

Adoşumun çok sevdiği bir komşu teyzesi var. Dün akşam kapıcımız çöp almaya geldiğinde kapıda onu gördü ve onlara gitmek istedi. Onlar da seve seve kabul ettiler. Komşumuz, Ada'yı bana teslim etmeye getirdiğinde ne dedi biliyor musunuz! Ada: "Benim annem işe gidiyor. Sen işe gitme Melahat, beni bırakma!" demiş. Canım benim... Hemen bir ayda bile çalışan anne çocuğu gibi konuşmaya başladı. Yine de çok şanslısın yavrum, ilk bebeklik yılların benle geçti. Bunu da bulamayan çocuklar var... :) 

24 Nisan 2013 Çarşamba

23 Nisan'ımız

   Yaşasıın 23 Nisan!! :))



Dün neşe dolduk biz Ada'yla...

Ada'yı okuluma götürdüm.

Yavrum, hiç itiraz etmeden 05:45'te kalktı. Sabah hazırlanırken çok uyumluydu. Ben de çok mutlu oldum çünkü biraz endişeliydim. Okulumuz çok uzakta, servisi kaçırırsak gidemeyiz diye üzülüyordum. Gidemezsem de olmaz çünkü resmi tören ama neyse su gibi aktı her şey. Babası evden çıkarken fotoğrafımızı çekti. Şarkılar söyleyerek servise bindik. Çok heyecanlıydı. Yolculuk bir saat sürüyor. Ben uyur diye düşünüyordum ancak nerdeyse uyumayacaktı. Merakla camdan dışarı baktı hep. İneceğimize yakın uyudu. 

Okulda büyük bir ilgi ve sevgi seliyle karşılandı. Kezban Öğretmenimiz onun için 23 Nisan şarkıları çaldı telefonundan. Onu havalara uçurdu. Ferhat Öğretmenle saklambaç oynadı. Ben hatırasında okulla ilgili iyi şeylerin kalmasını istiyordum. Çok şükür ki öyle oldu. Gitmeden önce beni tembihliyordu: "Sakın beni okulda bırakma. Canavarlar gelirse beni koru." diyordu. Neyseki canavar falan gelmedi.  


Öğrencilerimden beni kıskandı. Onlara pek pas vermedi. Ada alışsın diye akıllı tahtamızda Gangman Style'ı çaldık ama dans etmedi topiş. Bir ara öğrencilerime bana sarılıp "Bu benim annem" dedi :)







Tatlı öğrencilerimle çok güzel fotoğraflar çekildi. Annem de beni okuluna götürürdü. Hep onu hatırlıyorum. Annemin sevdiğim öğrencileri vardı. Mesela Şavaş. Ben küçücüktüm onlar beşinci sınıftı. Okuluna gidince hemen onun yanına otururdum. Sonra da Oktay'ı hatırlıyorum, ikinci derecede onu severdim. Sonra da gider onun yanına otururdum. Kızlarla pek işim olmazdı. Küçükken kendimi erkek sandığım için erkekleri çok severdim:)



Ada, bayrak sallarken



Çok güzel bir fotoğraf, tam hatıralık




23 Nisan'da müdür oldu yavrucak



Öğretmen arkadaşına bir şey danışırken



Bu da minik bir enstantane, arkada da ben çok seksi bir şekilde yemek yapıyorum efendim :)




Sonra babasıyla Beşiktaş'ta buluştuk. Aşkım bizi gezdirdi. Çok eğlendik, hava da çok güzeldi. Ne zamandır böyle şeyler yapmıyorduk. Bize çok iyi geldi :)

Umarım sizin de bayramınız ve tatiliniz çok iyi geçmiştir.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın... 
:)

20 Nisan 2013 Cumartesi

Okulum

Öğrencilerimi çok seviyorum. Çok tatlılar. Bir o kadar da yaramazlar ama insanların içindeki iyi yanları görmek hoşuma gidiyor. Onların kendi varoluşlarını ispatlama çabalarını görmek de güzel. Herkes farklı bir şekilde ispatlamak, göstermek istiyor kendini. Evet 10-11 yaşlarındaki çocuklardan bahsediyorum ama bu yine de böyle. E benim Ada'yı düşünürseniz o da 2,5 yaşında ama o bile boyuna posuna bakmadan bu döngünün içinde yer almaya çalışıyor. 
Bir tane Emir'im var. Çok tembel ama bir o kadar da iyi niyetli, güler yüzlü bir çocuk. Aslında "kalbi temiz" demeye çalışıyorum. Genelde tembel çocuklar sevilmez ama dersine girmeyen öğretmenler bile Emir'i çok seviyor. Kalbinin temizliği etrafına pozitif enerji yaydırıyor. O da herkesin kalbini çalıyor. Mesela derste sıkılınca "Öğretmenim başka bir şey yapalım." diyor. Bunu o kadar saflıkla söylüyor ki kızamıyorsunuz. Onun kalbini kıramıyorsunuz. Yoksa istemesem de derste kalp kırdığım oluyor. Sinir ederlerse bağırıyorum, kızıyorum onlara ama niyet önemli sanırım. Bir insanın niyetinin iyi olduğunu anladığınızda ona kötü davranamıyorsunuz. Yani bunu başkası dese azarı işitmişti. Emir'e kızamadım işte... :) 
Eğer yemekhanede karşılaşırsak Emir hemen beni yanına çağırıyor. "Öğretmenim karşıma oturun." diyor. Ben de hemen kabul ediyorum. Enerjisi yüksek bir çocuk etrafındakileri mutlu ediyor, gülümsettiriyor. Bir de çok eğlenceliler. Etrafımızda haliyle Emir'in arkadaşları oluyor. Yani 10-11 yaşlarında erkek çocuklar. Çok eğlenceliler. Kendilerine de söyledim: "Siz çok eğlencelisiniz ben hep sizinle oturayım." dedim. Onlar da "Biz çok eğlenceliyiz." deyip güldüler. Hep gülüyorlar. Kendi ergenliğinizi düşünün saçma şeylere çok gülerdiniz değil mi. Gülünmeyecek şeylere bile gülüyorlar. Şimdi aklıma gelmiyor ama bazen cümle içindeki kelimelere bile gülüyorlar. Ben de gülüyorum. Dün yemekhanede "Biz portakallardan meyve suyu yapıyoruz öğretmenim." dediler. Ben de "Hadi yapalım" dedim. Portakalları ikiye böldük, bardakların içine sıktık ve içtik. O kadar güzel oldu ki anlatamam. Çok güzel bir paylaşımdı benim için. Yemekleri bitince hemen kalkıyorlar. Vın bahçeye, top oynamaya koşuyorlar. Bazen aceleden bana "Afiyet olsun" demeyi bile unutuyorlar :) Canlarım benim. onlarla bu kısacık paylaşımın keyfi bambaşka :) ...

Sonsuza Kadar Saklayacağım Resim

Bugün Adacım bana bu resmi yaptı. Sevinçle, mutlulukla verdi. 


"Sonsuza kadar sakla anneciğim." dedi. Sonra da "Şşşt, kimse görmesin sakla!" dedi. 
Yavrum benim... O lafı öğrenmiş ama daha kelimelerin soyut anlam taşıyabileceklerini kavrayamadığı için her şeyi tamamen somut algılıyor. Üstünü örtüp sakla veya bir şeyin altına koy demek istiyor.
Ben de hatıra kutuma koydum. Sonsuza kadar saklayacağım Adacııııımm. Seni seviyoruuuummm.

16 Nisan 2013 Salı

Yii Huuuu!!!

Huuu huuuuu :))

Alkışlar burayaaa:))


Geldim beeennn. Geeldiiimm:))


Çok uzun zaman oldu...


Aylaar geçti, yıllar gibi oldu...


Pek çok şey oldu  vee ben buradayım yineee :))


Sizden bir-iki günlük ayrılığı bile fazla gören ben, bilmem ki kaç gün mahrum kaldım. 


Affola efendim.


Umarım bir daha bu kadar uzun süre ayrılmayız.


Ne mi oldu?


Ben işe başladııımm...


Artık bebişimden ayrılıyorum sabahları ama çok iyi uyum sağladı maşallah. İşe başlamadan hemen hemen yirmi gün önce ona anlatmaya başladım: "Ben işe gideceğim. Sen evde babannenle kalacaksın." dedim. İlk başta vurdu, ağladı ama sonra sonra kabul etmeye başladı. Bu fikir onu çok üzmüyor artık. Ben de hiç ayrılmamışım, ara vermemişim gibi başladım. Çalışmaya ara verince daha bir motive döndüm iş ortamına. Hayırlısı bakalım:)


Not: Size fotoğraf yüklemeyi o kadar çok istiyorum ki anlatamam. Ada büyüdü... Babaannesi onu Hormonlu Sergen yaptı ama internetimizin hızından mıdır bilinmez bir türlü yükleyemiyorum. Hatta bu yazımı bile resimsiz yayınlamamak için biraz beklettim ama dayanamıyorum artık. Bunu resimsiz yayınlayacağım. 


Bitsin artık bu hasret gayrı...


Saygılar ve sevgiler efendim...